tag:blogger.com,1999:blog-44995402226843803632024-03-21T07:13:22.750-07:00Evrim YanılgısıAnonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.comBlogger17125tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-75457619706317411262014-05-20T06:10:00.001-07:002014-05-20T06:10:30.391-07:00Evrim Teorisi Dünya Tarihinin En Etkili Büyüsüdür<h2 id="title16" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
Evrim Teorisi Dünya Tarihinin En Etkili Büyüsüdür</h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqk2fxZF-Fko7D6itvFJT_W-yX1a-njBCz0tQ3dpmBICjRZbR9clvi2gTjWmd1_VLdkKYgmhKbg0WG0ZAirrxwOVbmz_-2hWmcTDAjtRxanJvxjUsIPeV8KaSOjiwhAcwClEusARxmNko/s1600/page_tubitak-evrim-teorisine-sansur-uygulandigi-iddialari-dogru-degil_008454377.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjqk2fxZF-Fko7D6itvFJT_W-yX1a-njBCz0tQ3dpmBICjRZbR9clvi2gTjWmd1_VLdkKYgmhKbg0WG0ZAirrxwOVbmz_-2hWmcTDAjtRxanJvxjUsIPeV8KaSOjiwhAcwClEusARxmNko/s1600/page_tubitak-evrim-teorisine-sansur-uygulandigi-iddialari-dogru-degil_008454377.jpg" height="200" width="400" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Burada şunu da belirtmek gerekir ki, ön yargısız, hiçbir ideolojinin etkisi altında kalmadan, sadece aklını ve mantığını kullanan her insan, bilim ve medeniyetten uzak toplumların hurafelerini andıran evrim teorisinin inanılması imkansız bir iddia olduğunu kolaylıkla anlayacaktır.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Yukarıda da belirtildiği gibi, evrim teorisine inananlar, büyük bir varilin içine birçok atomu, molekülü, cansız maddeyi dolduran ve bunların karışımından zaman içinde düşünen, akleden, buluşlar yapan profesörlerin, üniversite öğrencilerinin, Einstein, Hubble gibi bilim adamlarının, Frank Sinatra, Charlton Heston gibi sanatçıların, bunun yanı sıra ceylanların, limon ağaçlarının, karanfillerin çıkacağına inanmaktadırlar. Üstelik, bu saçma iddiaya inananlar bilim adamları, pofesörler, kültürlü, eğitimli insanlardır. Bu nedenle evrim teorisi için "dünya tarihinin en büyük ve en etkili büyüsü" ifadesini kullanmak yerinde olacaktır. Çünkü, dünya tarihinde insanların bu derece aklını başından alan, akıl ve mantıkla düşünmelerine imkan tanımayan, gözlerinin önüne sanki bir perde çekip çok açık olan gerçekleri görmelerine engel olan bir başka inanç veya iddia daha yoktur.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bu, Afrikalı bazı kabilelerin totemlere, Sebe halkının Güneş'e tapmasından, Hz. İbrahim'in kavminin elleri ile yaptıkları putlara, Hz. Musa'nın kavminin içinden bazı insanların altından yaptıkları buzağıya tapmalarından çok daha vahim ve akıl almaz bir körlüktür. Gerçekte bu durum, Allah'ın Kuran'da işaret ettiği bir akılsızlıktır. Allah, bazı insanların anlayışlarının kapanacağını ve gerçekleri görmekten aciz duruma düşeceklerini birçok ayetinde bildirmektedir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:</div>
<div class="ayet" style="background-color: white; color: #121419; font-family: Georgia, serif; font-size: 12.800000190734863px; font-style: italic; font-weight: bold; line-height: 22.11359977722168px; margin: 1.615em 30px; padding: 0px; text-align: justify; text-shadow: rgb(215, 200, 160) 1px 1px 1px;">
Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, onlar için fark etmez; inanmazlar. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azab onlaradır.<span class="ayetno" style="font-size: 11px; font-style: normal; font-weight: normal; margin: 0px; padding-left: 5px; text-shadow: none; white-space: nowrap;"> (Bakara Suresi, 6-7)</span></div>
<div class="ayet" style="background-color: white; color: #121419; font-family: Georgia, serif; font-size: 12.800000190734863px; font-style: italic; font-weight: bold; line-height: 22.11359977722168px; margin: 1.615em 30px; padding: 0px; text-align: justify; text-shadow: rgb(215, 200, 160) 1px 1px 1px;">
… Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. <span class="ayetno" style="font-size: 11px; font-style: normal; font-weight: normal; margin: 0px; padding-left: 5px; text-shadow: none; white-space: nowrap;">(Araf Suresi, 179)</span></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Allah, Hicr Suresi’nde ise bu insanların mucizeler görseler bile inanmayacak kadar büyülendiklerini şöyle bildirmektedir:</div>
<div class="ayet" style="background-color: white; color: #121419; font-family: Georgia, serif; font-size: 12.800000190734863px; font-style: italic; font-weight: bold; line-height: 22.11359977722168px; margin: 1.615em 30px; padding: 0px; text-align: justify; text-shadow: rgb(215, 200, 160) 1px 1px 1px;">
Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, ordan yukarı yükselseler de, mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmiş bir topluluğuz" diyeceklerdir.<span class="ayetno" style="font-size: 11px; font-style: normal; font-weight: normal; margin: 0px; padding-left: 5px; text-shadow: none; white-space: nowrap;"> (Hicr Suresi, 14-15)</span></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bu kadar geniş bir kitlenin üzerinde bu büyünün etkili olması, insanların gerçeklerden bu kadar uzak tutulmaları ve 150 yıldır bu büyünün bozulmaması ise, kelimelerle anlatılamayacak kadar hayret verici bir durumdur. Çünkü, bir veya birkaç insanın imkansız senaryolara, saçmalık ve mantıksızlıklarla dolu iddialara inanmaları anlaşılabilir. Ancak dünyanın dört bir yanındaki insanların, şuursuz ve cansız atomların ani bir kararla biraraya gelip; olağanüstü bir organizasyon, disiplin, akıl ve şuur gösterip kusursuz bir sistemle işleyen evreni, canlılık için uygun olan her türlü özelliğe sahip olan Dünya gezegenini ve sayısız kompleks sistemle donatılmış canlıları meydana getirdiğine inanmasının, "büyü"den başka bir açıklaması yoktur.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Nitekim, Allah Kuran'da, inkarcı felsefenin savunucusu olan bazı kimselerin, yaptıkları büyülerle insanları etkilediklerini Hz. Musa ve Firavun arasında geçen bir olayla bizlere bildirmektedir. Hz. Musa, Firavun'a hak dini anlattığında, Firavun Hz. Musa'ya, kendi "bilgin büyücüleri" ile insanların toplandığı bir yerde karşılaşmasını söyler. Hz. Musa, büyücülerle karşılaştığında, büyücülere önce onların marifetlerini sergilemelerini emreder. Bu olayın anlatıldığı bir ayet şöyledir:</div>
<div class="ayet" style="background-color: white; color: #121419; font-family: Georgia, serif; font-size: 12.800000190734863px; font-style: italic; font-weight: bold; line-height: 22.11359977722168px; margin: 1.615em 30px; padding: 0px; text-align: justify; text-shadow: rgb(215, 200, 160) 1px 1px 1px;">
(Musa:) "Siz atın" dedi. (Asalarını) atıverince, insanların gözlerini büyüleyiverdiler, onları dehşete düşürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getirmiş oldular.<span class="ayetno" style="font-size: 11px; font-style: normal; font-weight: normal; margin: 0px; padding-left: 5px; text-shadow: none; white-space: nowrap;"> (Araf Suresi, 116)</span></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Görüldüğü gibi Firavun'un büyücüleri yaptıkları "aldatmacalar"la -Hz. Musa ve ona inananlar dışında- insanların hepsini büyüleyebilmişlerdir. Ancak, onların attıklarına karşılık Hz. Musa'nın ortaya koyduğu delil, onların bu büyüsünü, ayette bildirildiği gibi "uydurduklarını yutmuş" yani etkisiz kılmıştır:</div>
<div class="ayet" style="background-color: white; color: #121419; font-family: Georgia, serif; font-size: 12.800000190734863px; font-style: italic; font-weight: bold; line-height: 22.11359977722168px; margin: 1.615em 30px; padding: 0px; text-align: justify; text-shadow: rgb(215, 200, 160) 1px 1px 1px;">
Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) bir de baktılar ki, o bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor. Böylece hak yerini buldu, onların bütün yapmakta oldukları geçersiz kaldı. Orada yenilmiş oldular ve küçük düşmüşler olarak tersyüz çevrildiler.<span class="ayetno" style="font-size: 11px; font-style: normal; font-weight: normal; margin: 0px; padding-left: 5px; text-shadow: none; white-space: nowrap;"> (Araf Suresi, 117-119)</span></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Ayetlerde de bildirildiği gibi, daha önce insanları büyüleyerek etkileyen bu kişilerin yaptıklarının bir sahtekarlık olduğunun anlaşılması ile, söz konusu insanlar küçük düşmüşlerdir. Günümüzde de bir büyünün etkisiyle, bilimsellik kılıfı altında son derece saçma iddialara inanan ve bunları savunmaya hayatlarını adayanlar, eğer bu iddialardan vazgeçmezlerse gerçekler tam anlamıyla açığa çıktığında ve "büyü bozulduğunda" küçük duruma düşeceklerdir. Nitekim, yaklaşık 60 yaşına kadar evrimi savunan ve ateist bir felsefeci olan, ancak daha sonra gerçekleri gören Malcolm Muggeridge evrim teorisinin yakın gelecekte düşeceği durumu şöyle açıklamaktadır:</div>
<blockquote style="background-color: white; border-left-color: rgb(222, 222, 222); border-left-style: solid; border-left-width: 10px; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 0.923em; font-style: italic; line-height: 1.615em; margin: 1.615em 1em; padding: 0px 2em; text-align: justify;">
<div style="margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px;">
Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uygulandığı alanlarda, geleceğin tarih kitaplarındaki en büyük espri malzemelerinden biri olacağına ikna oldum. Gelecek kuşak, bu kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin inanılmaz bir saflıkla kabul edilmesini hayretle karşılayacaktır. 21</div>
</blockquote>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bu gelecek, uzakta değildir aksine çok yakın bir gelecekte insanlar "tesadüfler"in ilah olamayacaklarını anlayacaklar ve evrim teorisi dünya tarihinin en büyük aldatmacası ve en şiddetli büyüsü olarak tanımlanacaktır. Bu şiddetli büyü, büyük bir hızla dünyanın dört bir yanında insanların üzerinden kalkmaya başlamıştır. Evrim aldatmacasının sırrını öğrenen birçok insan, bu aldatmacaya nasıl kandığını hayret ve şaşkınlıkla düşünmektedir.</div>
<br />
<div id="footnotes" style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Segoe UI', 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 0.8em; line-height: 1.4em; margin: 0px; padding: 0px; text-align: justify;">
</div>
<div class="c-cerceve1 bg_desen7 curvedcorners10px" style="-webkit-box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.6) 3px 3px 10px; -webkit-text-stroke-width: 0px; background-color: white; background-image: url(http://www.harunyahya.org/assets/images/bg_desen7.jpg); background-position: 0% 0%; background-repeat: repeat repeat; border-bottom-left-radius: 10px; border-bottom-right-radius: 10px; border-top-left-radius: 10px; border-top-right-radius: 10px; box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.6) 3px 3px 10px; color: rgb(255, 255, 255) !important; display: table; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; font-style: normal; font-variant: normal; font-weight: normal; letter-spacing: normal; line-height: 22.11359977722168px; margin: 10px auto; orphans: auto; padding: 10px; text-align: justify; text-indent: 0px; text-shadow: rgb(0, 0, 0) 0px 1px 1px; text-transform: none; white-space: normal; widows: auto; width: 500px; word-spacing: 0px;">
<div class="c-cerceve2" style="background-image: url(http://www.harunyahya.org/assets/images/border-1.png); background-position: 0% 0%; background-repeat: no-repeat repeat; margin: 0px; padding: 0px 0px 0px 30px;">
<div class="c-cerceve3" style="background-image: url(http://www.harunyahya.org/assets/images/border-2.png); background-position: 100% 0%; background-repeat: no-repeat repeat; margin: 0px; padding: 0px 30px 0px 0px;">
<div class="c-cerceve4" style="background-image: url(http://www.harunyahya.org/assets/images/border-3.png); background-position: 0% 0%; background-repeat: repeat no-repeat; margin: 0px; padding: 30px 0px 0px;">
<div class="c-cerceve5" style="background-image: url(http://www.harunyahya.org/assets/images/border-4.png); background-position: 0% 100%; background-repeat: repeat no-repeat; margin: 0px; padding: 0px 0px 30px;">
<div class="c-cerceve6" style="height: 90.55000305175781px; margin: 0px; overflow: hidden; padding: 0px; width: 500px;">
<div align="left" class="yazi" style="font-family: Georgia, serif; font-size: 15px; font-style: italic; line-height: 20px; margin: 1.462em 0px; padding: 0px; text-align: center; text-shadow: rgb(0, 0, 0) 0px 1px 1px;">
"Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın." <span class="ayetno" style="font-family: Georgia, serif; font-size: 11px; font-style: normal; font-weight: normal; margin: 0px; padding-left: 5px; text-shadow: none; white-space: nowrap;">(Bakara Suresi, 32)</span></div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-5993716147209802982014-05-20T06:05:00.001-07:002014-05-20T06:05:32.598-07:00Materyalist Bir İnanç<h2 id="title15" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
Materyalist Bir İnanç</h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisfPnk7Oj_rKsHjPNDQD3r9C-01Mjyk_n_swEE2bSxFkJPc2YNLJMCuEo7MQVjlQOMyv0PzSJED_KsIqoi-kJU0newfPddNbYmSzKhDmkoQaPSs5k4v2IJqzQpyaSEiK7mRd-yZ6HZqac/s1600/266_The_Secret_Beyond_Matter.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisfPnk7Oj_rKsHjPNDQD3r9C-01Mjyk_n_swEE2bSxFkJPc2YNLJMCuEo7MQVjlQOMyv0PzSJED_KsIqoi-kJU0newfPddNbYmSzKhDmkoQaPSs5k4v2IJqzQpyaSEiK7mRd-yZ6HZqac/s1600/266_The_Secret_Beyond_Matter.jpg" height="330" width="400" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Buraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bulgularla açıkça çelişen bir iddia olduğunu göstermektedir. Teorinin hayatın kökeni hakkındaki iddiası bilime aykırıdır, öne sürdüğü evrim mekanizmalarının hiçbir evrimleştirici etkisi yoktur ve fosiller teorinin gerektirdiği ara formların yaşamadıklarını göstermektedir. Bu durumda, elbette, evrim teorisinin bilime aykırı bir düşünce olarak bir kenara atılması gerekir. Nitekim tarih boyunca dünya merkezli evren modeli gibi pek çok düşünce, bilimin gündeminden çıkarılmıştır. Ama evrim teorisi ısrarla bilimin gündeminde tutulmaktadır. Hatta bazı insanlar teorinin eleştirilmesini "bilime saldırı" olarak göstermeye bile çalışmaktadırlar. Peki neden?..</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bu durumun nedeni, evrim teorisinin bazı çevreler için, kendisinden asla vazgeçilemeyecek dogmatik bir inanış oluşudur. Bu çevreler, materyalist felsefeye körü körüne bağlıdırlar ve Darwinizm'i de doğaya getirilebilecek yegane materyalist açıklama olduğu için benimsemektedirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bazen bunu açıkça itiraf da ederler. Harvard Üniversitesi'nden ünlü bir genetikçi ve aynı zamanda önde gelen bir evrimci olan Richard Lewontin, "önce materyalist, sonra bilim adamı" olduğunu şöyle itiraf etmektedir:</div>
<blockquote style="background-color: white; border-left-color: rgb(222, 222, 222); border-left-style: solid; border-left-width: 10px; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 0.923em; font-style: italic; line-height: 1.615em; margin: 1.615em 1em; padding: 0px 2em; text-align: justify;">
<div style="margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px;">
Bizim materyalizme bir inancımız var, 'a priori' (önceden kabul edilmiş, doğru varsayılmış) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir açıklama getirmeye zorlayan şey, bilimin yöntemleri ve kuralları değil. Aksine, materyalizme olan 'a priori' bağlılığımız nedeniyle, dünyaya materyalist bir açıklama getiren araştırma yöntemlerini ve kavramları kurguluyoruz. Materyalizm mutlak doğru olduğuna göre de, İlahi bir açıklamanın sahneye girmesine izin veremeyiz.20</div>
</blockquote>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye bağlılık uğruna yaşatılan bir dogma olduğunun açık ifadeleridir. Bu dogma, maddeden başka hiçbir varlık olmadığını varsayar. Bu nedenle de cansız, bilinçsiz maddenin, hayatı var ettiğine inanır. Milyonlarca farklı canlı türünün; örneğin kuşların, balıkların, zürafaların, kaplanların, böceklerin, ağaçların, çiçeklerin, balinaların ve insanların maddenin kendi içindeki etkileşimlerle, yani yağan yağmurla, çakan şimşekle, cansız maddenin içinden oluştuğunu kabul eder. Gerçekte ise bu, hem akla hem bilime aykırı bir kabuldür. Ama Darwinistler kendilerince Allah'ın apaçık olan varlığını kabul etmemek için, bu akıl ve bilim dışı kabulü cehaletle savunmaya devam etmektedirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Canlıların kökenine materyalist bir ön yargı ile bakmayan insanlar ise, şu açık gerçeği görürler: Tüm canlılar, üstün bir güç, bilgi ve akla sahip olan bir Yaratıcının eseridirler. Yaratıcı, tüm evreni yoktan var eden, en kusursuz biçimde düzenleyen ve tüm canlıları yaratıp şekillendiren Allah'tır.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-12516493328314179282014-05-20T06:03:00.001-07:002014-05-20T06:03:46.175-07:00Beynin İçinde Gören ve Duyan Şuur Kime Aittir?<h2 id="title14" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
Beynin İçinde Gören ve Duyan Şuur Kime Aittir?</h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4s55BR5t03CeAFZwiwaSpDpUVqVzlfhARm__LhRlJnJ8uClQqHEkyRRE2Vt2YYhpc8vxbS5u-a8vmsAUoP21C6u7Lmv5_Ze8-b_v1dauntshG5Kx3_hbifVsu2hnvU7CiaGMgIKD0Igo/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj4s55BR5t03CeAFZwiwaSpDpUVqVzlfhARm__LhRlJnJ8uClQqHEkyRRE2Vt2YYhpc8vxbS5u-a8vmsAUoP21C6u7Lmv5_Ze8-b_v1dauntshG5Kx3_hbifVsu2hnvU7CiaGMgIKD0Igo/s1600/images.jpg" height="298" width="400" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Beynin içinde, ışıl ışıl renkli bir dünyayı seyreden, senfonileri, kuşların cıvıltılarını dinleyen, gülü koklayan kimdir?</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
İnsanın gözlerinden, kulaklarından, burnundan gelen uyarılar, elektrik sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya biyokimya kitaplarında bu görüntünün beyinde nasıl oluştuğuna dair birçok detay okursunuz. Ancak, bu konu hakkındaki en önemli gerçeğe hiçbir yerde rastlayamazsınız: Beyinde, bu elektrik sinyallerini görüntü, ses, koku ve his olarak algılayan kimdir?</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Beynin içinde göze, kulağa, burna ihtiyaç duymadan tüm bunları algılayan bir şuur bulunmaktadır. Bu şuur kime aittir?</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Elbette bu şuur beyni oluşturan sinirler, yağ tabakası ve sinir hücrelerine ait değildir. İşte bu yüzden, herşeyin maddeden ibaret olduğunu zanneden Darwinist-materyalistler bu sorulara hiçbir cevap verememektedirler. Çünkü bu şuur, Allah'ın yaratmış olduğu ruhtur. Ruh, görüntüyü seyretmek için göze, sesi duymak için kulağa ihtiyaç duymaz. Bunların da ötesinde düşünmek için beyne ihtiyaç duymaz.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bu açık ve ilmi gerçeği okuyan her insanın, beynin içindeki birkaç santimetreküplük, kapkaranlık mekana tüm kainatı üç boyutlu, renkli, gölgeli ve ışıklı olarak sığdıran yüce Allah'ı düşünüp, O'ndan korkup, O'na sığınması gerekir.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-25083762806047840382014-05-20T06:01:00.002-07:002014-05-20T06:01:36.565-07:00Göz ve Kulaktaki Teknoloji<h2 id="title13" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
Göz ve Kulaktaki Teknoloji</h2>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrim teorisinin kesinlikle açıklama getiremeyeceği bir diğer konu ise göz ve kulaktaki üstün algılama kalitesidir. Gözle ilgili konuya geçmeden önce "Nasıl görürüz?" sorusuna kısaca cevap verelim. Bir cisimden gelen ışınlar, gözde retinaya ters olarak düşer. Bu ışınlar, buradaki hücreler tarafından elektrik sinyallerine dönüştürülür ve beynin arka kısmındaki görme merkezi denilen küçücük bir noktaya ulaşır. Bu elektrik sinyalleri bir dizi işlemden sonra beyindeki bu merkezde görüntü olarak algılanır. Bu bilgiden sonra şimdi düşünelim:</div>
<div class="polaroid rotate-2 " style="-webkit-box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; -webkit-transition: all 0.2s ease-out; background-color: white; border-bottom-left-radius: 3px; border-bottom-right-radius: 3px; border-top-left-radius: 3px; border-top-right-radius: 3px; border: 1px solid rgb(190, 193, 198); box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; display: table; float: right; font-family: '00839Regular', 'Times New Roman', Times, serif; font-size: 17px; line-height: 21px; margin: 10px 15px; overflow-x: hidden; padding: 10px 10px 30px; text-align: justify; text-shadow: none !important; transition: all 0.2s ease-out; width: 400px;">
<img alt="Gözü ve kulağı, kamera ve ses kayıt cihazları ile kıyasladığımızda bu organlarımızın söz konusu teknoloji ürünlerinden çok daha kompleks, çok daha başarılı, çok daha kusursuz yapılara sahip olduklarını görürüz. " height="312" src="http://harunyahya.com/image/only_love_can_defeat_terrorism/eye_camera.jpg" style="border: 0px;" width="400" /><br /><span class="font_resimalti" style="font-family: 'Segoe UI', 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif !important; font-size: 11px; line-height: 17px;">Gözü ve kulağı, kamera ve ses kayıt cihazları ile kıyasladığımızda bu organlarımızın söz konusu teknoloji ürünlerinden çok daha kompleks, çok daha başarılı, çok daha kusursuz yapılara sahip olduklarını görürüz.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Beyin ışığa kapalıdır. Yani beynin içi kapkaranlıktır, ışık beynin bulunduğu yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen yer kapkaranlık, ışığın asla ulaşmadığı, belki de hiç karşılaşmadığınız kadar karanlık bir yerdir. Ancak siz bu zifiri karanlıkta ışıklı, pırıl pırıl bir dünyayı seyretmektesiniz.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki 21. yüzyıl teknolojisi bile her türlü imkana rağmen bu netliği sağlayamamıştır. Örneğin şu anda okuduğunuz kitaba, kitabı tutan ellerinize bakın, sonra başınızı kaldırın ve çevrenize bakın. şu anda gördüğünüz netlik ve kalitedeki bu görüntüyü başka bir yerde gördünüz mü? Bu kadar net bir görüntüyü size dünyanın bir numaralı televizyon şirketinin ürettiği en gelişmiş televizyon ekranı dahi veremez. 100 yıldır binlerce mühendis bu netliğe ulaşmak için çalışmaktadır. Bunun için fabrikalar, dev tesisler kurulmakta, araştırmalar yapılmakta, planlar ve tasarımlar geliştirilmektedir. Yine bir TV ekranına bakın, bir de şu anda elinizde tuttuğunuz bu kitaba. Arada büyük bir netlik ve kalite farkı olduğunu göreceksiniz. Üstelik, TV ekranı size iki boyutlu bir görüntü gösterir, oysa siz üç boyutlu, derinlikli bir perspektifi izlemektesiniz.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Uzun yıllardır on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapmaya, gözün görme kalitesine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Evet, üç boyutlu bir televizyon sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan üç boyutlu görmek mümkün değil, kaldı ki bu suni bir üç boyuttur. Arka taraf daha bulanık, ön taraf ise kağıttan dekor gibi durur. Hiçbir zaman gözün gördüğü kadar net ve kaliteli bir görüntü oluşmaz. Kamerada da, televizyonda da mutlaka görüntü kaybı meydana gelir.</div>
<div class="polaroid rotate-2 " style="-webkit-box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; -webkit-transition: all 0.2s ease-out; background-color: white; border-bottom-left-radius: 3px; border-bottom-right-radius: 3px; border-top-left-radius: 3px; border-top-right-radius: 3px; border: 1px solid rgb(190, 193, 198); box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; display: table; float: left; font-family: '00839Regular', 'Times New Roman', Times, serif; font-size: 17px; line-height: 21px; margin: 10px 15px; overflow-x: hidden; padding: 10px 10px 30px; text-align: justify; text-shadow: none !important; transition: all 0.2s ease-out; width: 300px;">
<img alt="Bütün hayatımızı beynimizin içinde yaşarız. Gördüğümüz insanlar, bindiğimiz araba, içinde çalıştığımız iş yeri, çevremizdeki herşey beynimizde oluşur. " height="309" src="http://harunyahya.com/image/only_love_can_defeat_terrorism/secret_beyond_matter.jpg" style="border: 0px;" width="300" /><br /><span class="font_resimalti" style="font-family: 'Segoe UI', 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif !important; font-size: 11px; line-height: 17px;">Bütün hayatımızı beynimizin içinde yaşarız. Gördüğümüz insanlar, bindiğimiz araba, içinde çalıştığımız iş yeri, çevremizdeki herşey beynimizde oluşur. Gerçekte ise beynimizde, ne renkler, ne sesler, ne de görüntüler vardır. Beyinde bulunabilecek tek şey elektrik sinyalleridir.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
İşte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluşturan mekanizmanın tesadüfen oluştuğunu iddia etmektedirler. şimdi biri size, odanızda duran televizyon tesadüfler sonucunda oluştu, atomlar biraraya geldi ve bu görüntü oluşturan aleti meydana getirdi dese ne düşünürsünüz? Binlerce kişinin biraraya gelip yapamadığını şuursuz atomlar nasıl yapsın?</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Gözün gördüğünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluşturan alet tesadüfen oluşamıyorsa, gözün ve gözün gördüğü görüntünün de tesadüfen oluşamayacağı çok açıktır. Aynı durum kulak için de geçerlidir. Dış kulak, çevredeki sesleri kulak kepçesi vasıtasıyla toplayıp orta kulağa iletir; orta kulak aldığı ses titreşimlerini güçlendirerek iç kulağa aktarır; iç kulak da bu titreşimleri elektrik sinyallerine dönüştürerek beyne gönderir. Aynen görmede olduğu gibi duyma işlemi de beyindeki duyma merkezinde gerçekleşir. Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ışık gibi sese de kapalıdır, ses geçirmez. Dolayısıyla dışarısı ne kadar gürültülü de olsa beynin içi tamamen sessizdir. Buna rağmen en net sesler beyinde algılanır. Ses geçirmeyen beyninizde bir orkestranın senfonilerini dinlersiniz, kalabalık bir ortamın tüm gürültüsünü duyarsınız. Ama o anda hassas bir cihazla beyninizin içindeki ses düzeyi ölçülse, burada keskin bir sessizliğin hakim olduğu görülecektir.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nasıl kullanılıyorsa, ses için de aynı çabalar onlarca yıldır sürdürülmektedir. Ses kayıt cihazları, müzik setleri, birçok elektronik alet, sesi algılayan müzik sistemleri bu çalışmalardan bazılarıdır. Ancak, tüm teknolojiye, bu teknolojide çalışan binlerce mühendise ve uzmana rağmen kulağın oluşturduğu netlik ve kalitede bir sese ulaşılamamıştır. En büyük müzik sistemi şirketinin ürettiği en kaliteli müzik setini düşünün. Sesi kaydettiğinde mutlaka sesin bir kısmı kaybolur veya az da olsa mutlaka parazit oluşur veya müzik setini açtığınızda daha müzik başlamadan bir cızırtı mutlaka duyarsınız. Ancak insan vücudundaki teknolojinin ürünü olan sesler son derece net ve kusursuzdur. Bir insan kulağı, hiçbir zaman müzik setinde olduğu gibi cızırtılı veya parazitli algılamaz; ses ne ise tam ve net bir biçimde onu algılar. Bu durum, insan yaratıldığı günden bu yana böyledir. Şimdiye kadar insanoğlunun yaptığı hiçbir görüntü ve ses cihazı, göz ve kulak kadar hassas ve başarılı birer algılayıcı olamamıştır. Ancak görme ve işitme olayında, tüm bunların ötesinde, çok büyük bir gerçek daha vardır.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-52638653898851483292014-05-20T06:00:00.006-07:002014-05-20T06:00:56.711-07:00Darwin Formülü!<h2 id="title12" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
Darwin Formülü!</h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiW-3Gg2Kzp7nMbNWD_iQe_v6sZwbfWCJ2OxRttk31sul-uP445C-4J_QW8oDacdBn0PXnD7nNHtTAKbPE5W54aCvuQNh8Ya_ZVQketVhP-j4lzQkecB4XFYBrT5PsxMaALKeLm62w8jFI/s1600/234490-3x2-940x627.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiW-3Gg2Kzp7nMbNWD_iQe_v6sZwbfWCJ2OxRttk31sul-uP445C-4J_QW8oDacdBn0PXnD7nNHtTAKbPE5W54aCvuQNh8Ya_ZVQketVhP-j4lzQkecB4XFYBrT5PsxMaALKeLm62w8jFI/s1600/234490-3x2-940x627.jpg" height="266" width="400" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Şimdiye kadar ele aldığımız tüm teknik delillerin yanında, isterseniz evrimcilerin nasıl saçma bir inanışa sahip olduklarını bir de çocukların bile anlayabileceği kadar açık bir örnekle özetleyelim.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrim teorisi canlılığın tesadüfen oluştuğunu iddia etmektedir. Dolayısıyla bu akıl dışı iddiaya göre cansız ve şuursuz atomlar biraraya gelerek önce hücreyi oluşturmuşlardır ve sonrasında aynı atomlar bir şekilde diğer canlıları ve insanı meydana getirmişlerdir. şimdi düşünelim; canlılığın yapıtaşı olan karbon, fosfor, azot, potasyum gibi elementleri biraraya getirdiğimizde bir yığın oluşur. Bu atom yığını, hangi işlemden geçirilirse geçirilsin, tek bir canlı oluşturamaz. İsterseniz bu konuda bir "deney" tasarlayalım ve evrimcilerin aslında savundukları, ama yüksek sesle dile getiremedikleri iddiayı onlar adına "Darwin Formülü" adıyla inceleyelim:</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrimciler, çok sayıda büyük varilin içine canlılığın yapısında bulunan fosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnezyum gibi elementlerden bol miktarda koysunlar. Hatta normal şartlarda bulunmayan ancak bu karışımın içinde bulunmasını gerekli gördükleri malzemeleri de bu varillere eklesinler. Karışımların içine, istedikleri kadar amino asit, istedikleri kadar da (bir tekinin bile rastlantısal oluşma ihtimali 10<sup>-950</sup> olan) protein doldursunlar. Bu karışımlara istedikleri oranda ısı ve nem versinler. Bunları istedikleri gelişmiş cihazlarla karıştırsınlar. Varillerin başına da dünyanın önde gelen bilim adamlarını koysunlar. Bu uzmanlar babadan oğula, kuşaktan kuşağa aktararak nöbetleşe milyarlarca, hatta trilyonlarca sene sürekli varillerin başında beklesinler. Bir canlının oluşması için hangi şartların var olması gerektiğine inanılıyorsa hepsini kullanmak serbest olsun. Ancak, ne yaparlarsa yapsınlar o varillerden kesinlikle bir canlı çıkartamazlar. Zürafaları, aslanları, arıları, kanaryaları, bülbülleri, papağanları, atları, yunusları, gülleri, orkideleri, zambakları, karanfilleri, muzları, portakalları, elmaları, hurmaları, domatesleri, kavunları, karpuzları, incirleri, zeytinleri, üzümleri, şeftalileri, tavus kuşlarını, sülünleri, renk renk kelebekleri ve bunlar gibi milyonlarca canlı türünden hiçbirini oluşturamazlar. Değil burada birkaçını saydığımız bu canlı varlıkları, bunların tek bir hücresini bile elde edemezler. Kısacası, bilinçsiz atomlar biraraya gelerek hücreyi oluşturamazlar. Sonra yeni bir karar vererek bir hücreyi ikiye bölüp, sonra art arda başka kararlar alıp, elektron mikroskobunu bulan, sonra kendi hücre yapısını bu mikroskop altında izleyen profesörleri oluşturamazlar. Madde, ancak Allah'ın üstün yaratmasıyla hayat bulur.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bunun aksini iddia eden evrim teorisi ise, akla tamamen aykırı bir safsatadır. Evrimcilerin ortaya attığı iddialar üzerinde biraz bile düşünmek, üstteki örnekte olduğu gibi, bu gerçeği açıkça gösterir.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-4102982064612244522014-05-20T06:00:00.003-07:002014-05-20T06:00:17.669-07:00İnsanın Evrimi Masalı<h2 id="title11" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
İnsanın Evrimi Masalı</h2>
<div class="polaroid rotate-2 " style="-webkit-box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; -webkit-transition: all 0.2s ease-out; background-color: white; border-bottom-left-radius: 3px; border-bottom-right-radius: 3px; border-top-left-radius: 3px; border-top-right-radius: 3px; border: 1px solid rgb(190, 193, 198); box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; display: table; float: right; font-family: '00839Regular', 'Times New Roman', Times, serif; font-size: 17px; line-height: 21px; margin: 10px 15px; overflow-x: hidden; padding: 10px 10px 30px; text-align: justify; text-shadow: none !important; transition: all 0.2s ease-out; width: 300px;">
<img alt="Evrimciler, fosiller üzerinde genelde ideolojik beklentileri doğrultusunda şekillendirdikleri yorumlar yaparlar. Bu nedenle vardıkları sonuçlar güvenilir değildir." height="316" src="http://harunyahya.com/image/only_love_can_defeat_terrorism/reconstruction.jpg" style="border: 0px;" width="300" /><br /><span class="font_resimalti" style="font-family: 'Segoe UI', 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif !important; font-size: 11px; line-height: 17px;">Evrimciler, fosiller üzerinde genelde ideolojik beklentileri doğrultusunda şekillendirdikleri yorumlar yaparlar. Bu nedenle vardıkları sonuçlar güvenilir değildir.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrim teorisini savunanların en çok gündeme getirdikleri konu, insanın kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia, insanın sözde maymunsu birtakım yaratıklardan geldiğini varsayar. 4-5 milyon yıl önce başladığı varsayılan bu süreçte, insan ile hayali ataları arasında bazı "ara form"ların yaşadığı iddia edilir. Gerçekte tümüyle hayali olan bu senaryoda dört temel "kategori" sayılır:</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
1) Australopithecus<br />2) Homo habilis<br />3) Homo erectus<br />4) Homo sapiens</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrimciler, insanların sözde ilk maymunsu atalarına "güney maymunu" anlamına gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bu canlılar gerçekte soyu tükenmiş bir maymun türünden başka bir şey değildir. Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard gibi İngiltere ve ABD'den dünyaca ünlü iki anatomistin Australopithecus örnekleri üzerinde yaptıkları çok geniş kapsamlı çalışmalar, bu canlıların sadece soyu tükenmiş bir maymun türüne ait olduklarını ve insanlarla hiçbir benzerlik taşımadıklarını göstermiştir.14</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrimciler insan evriminin bir sonraki safhasını da, "homo" yani insan olarak sınıflandırırlar. İddiaya göre homo serisindeki canlılar, Australopithecuslar'dan daha gelişmişlerdir. Evrimciler, bu farklı canlılara ait fosilleri ardı ardına dizerek hayali bir evrim şeması oluştururlar. Bu şema hayalidir, çünkü gerçekte bu farklı sınıfların arasında evrimsel bir ilişki olduğu asla ispatlanamamıştır. Evrim teorisinin 20. yüzyıldaki en önemli savunucularından biri olan Ernst Mayr, "Homo sapiens'e uzanan zincir gerçekte kayıptır" diyerek bunu kabul eder. 15</div>
<div class="polaroid rotate-2 " style="-webkit-box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; -webkit-transition: all 0.2s ease-out; background-color: white; border-bottom-left-radius: 3px; border-bottom-right-radius: 3px; border-top-left-radius: 3px; border-top-right-radius: 3px; border: 1px solid rgb(190, 193, 198); box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; display: table; float: left; font-family: '00839Regular', 'Times New Roman', Times, serif; font-size: 17px; line-height: 21px; margin: 10px 15px; overflow-x: hidden; padding: 10px 10px 30px; text-align: justify; text-shadow: none !important; transition: all 0.2s ease-out; width: 350px;">
<img alt="Evrim yanlısı gazete ve dergilerde çıkan haberlerde hayali "ilkel" insanların resimleri sıklıkla kullanılır." height="262" src="http://harunyahya.com/image/only_love_can_defeat_terrorism/reconstruction2.jpg" style="border: 0px;" width="350" /><br /><span class="font_resimalti" style="font-family: 'Segoe UI', 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif !important; font-size: 11px; line-height: 17px;">Evrim yanlısı gazete ve dergilerde çıkan haberlerde yukarıdakine benzer hayali "ilkel" insanların resimleri sıklıkla kullanılır. Bu hayali resimlere dayanarak oluşturulan haberlerdeki tek kaynak, yazan kişilerin hayal gücüdür. Ancak evrim bilim karşısında o kadar çok yenilgi almıştır ki artık bilimsel dergilerde evrimle ilgili haberlere daha az rastlanır olmuştur.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus > Homo sapiens" sıralamasını yazarken, bu türlerin her birinin, bir sonrakinin atası olduğu izlenimini verirler. Oysa paleoantropologların son bulguları, Australopithecus, Homo habilis ve Homo erectus'un dünyanın farklı bölgelerinde aynı dönemlerde yaşadıklarını göstermektedir.16</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Dahası Homo erectus sınıflamasına ait insanların bir bölümü çok modern zamanlara kadar yaşamışlar, Homo sapiens neandertalensis ve Homo sapiens sapiens (insan) ile aynı ortamda yan yana bulunmuşlardır. 17</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bu ise elbette bu sınıfların birbirlerinin ataları oldukları iddiasının geçersizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Harvard Üniversitesi paleontologlarından Stephen Jay Gould, kendisi de bir evrimci olmasına karşın, Darwinist teorinin içine girdiği bu çıkmazı şöyle açıklar:</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Eğer birbiri ile paralel bir biçimde yaşayan üç farklı hominid (insanımsı) çizgisi varsa, o halde bizim soy ağacımıza ne oldu? Açıktır ki, bunların biri diğerinden gelmiş olamaz. Dahası, biri diğeriyle karşılaştırıldığında evrimsel bir gelişme trendi göstermemektedirler.18</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Kısacası, medyada ya da ders kitaplarında yer alan hayali birtakım "yarı maymun, yarı insan" canlıların çizimleriyle, yani sırf propaganda yoluyla ayakta tutulmaya çalışılan insanın evrimi senaryosu, hiçbir bilimsel temeli olmayan bir masaldan ibarettir.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bu konuyu uzun yıllar inceleyen, özellikle Australopithecus fosilleri üzerinde 15 yıl araştırma yapan İngiltere'nin en ünlü ve saygın bilim adamlarından Lord Solly Zuckerman, bir evrimci olmasına rağmen, ortada maymunsu canlılardan insana uzanan gerçek bir soy ağacı olmadığı sonucuna varmıştır.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalası" yapmıştır. Bilimsel olarak kabul ettiği bilgi dallarından, bilim dışı olarak kabul ettiği bilgi dallarına kadar bir yelpaze oluşturmuştur. Zuckerman'ın bu tablosuna göre en "bilimsel" -yani somut verilere dayanan- bilgi dalları kimya ve fiziktir. Yelpazede bunlardan sonra biyoloji bilimleri, sonra da sosyal bilimler gelir. Yelpazenin en ucunda, yani en "bilim dışı" sayılan kısımda ise, Zuckerman'a göre, telepati, altıncı his gibi "duyum ötesi algılama" kavramları ve bir de "insanın evrimi" vardır! Zuckerman, yelpazenin bu ucunu şöyle açıklar:</div>
<blockquote style="background-color: white; border-left-color: rgb(222, 222, 222); border-left-style: solid; border-left-width: 10px; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 0.923em; font-style: italic; line-height: 1.615em; margin: 1.615em 1em; padding: 0px 2em; text-align: justify;">
<div style="margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px;">
Objektif gerçekliğin alanından çıkıp da, biyolojik bilim olarak varsayılan bu alanlara -yani duyum ötesi algılamaya ve insanın fosil tarihinin yorumlanmasına- girdiğimizde, evrim teorisine inanan bir kimse için herşeyin mümkün olduğunu görürüz. Öyle ki teorilerine kesinlikle inanan bu kimselerin çelişkili bazı yargıları aynı anda kabul etmeleri bile mümkündür.19</div>
</blockquote>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
İşte insanın evrimi masalı da, teorilerine körü körüne inanan birtakım insanların buldukları bazı fosilleri ön yargılı bir biçimde yorumlamalarından ibarettir.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-14956005048402433702014-05-20T06:00:00.000-07:002014-05-20T06:26:29.965-07:00Darwin'in Yıkılan Umutları<h2 id="title10" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
Darwin'in Yıkılan Umutları</h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhL6kumHjf1jD934uydDeoswrWEXaXTXOmiMnQq8-1C1WPhfXygELX3i0xFIJmqJdnov2xS9wkbouo0a7Qd7j-RF5sSkiv5urKLE51vFl1MfAkfR3sJgPgSQpVr0ZJERcNEjg8DALs33Ko/s1600/charles-darwin.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhL6kumHjf1jD934uydDeoswrWEXaXTXOmiMnQq8-1C1WPhfXygELX3i0xFIJmqJdnov2xS9wkbouo0a7Qd7j-RF5sSkiv5urKLE51vFl1MfAkfR3sJgPgSQpVr0ZJERcNEjg8DALs33Ko/s1600/charles-darwin.jpg" height="400" width="397" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Ancak 19. yüzyılın ortasından bu yana dünyanın dört bir yanında hummalı fosil araştırmaları yapıldığı halde bu ara geçiş formlarına rastlanamamıştır. Yapılan kazılarda ve araştırmalarda elde edilen bütün bulgular, evrimcilerin beklediklerinin aksine, canlıların yeryüzünde birdenbire, eksiksiz ve kusursuz bir biçimde ortaya çıktıklarını göstermiştir. Ünlü İngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, bir evrimci olmasına karşın bu gerçeği şöyle itiraf eder:</div>
<blockquote style="background-color: white; border-left-color: rgb(222, 222, 222); border-left-style: solid; border-left-width: 10px; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 0.923em; font-style: italic; line-height: 1.615em; margin: 1.615em 1em; padding: 0px 2em; text-align: justify;">
<div style="margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px;">
Sorunumuz şudur: Fosil kayıtlarını detaylı olarak incelediğimizde, türler ya da sınıflar seviyesinde olsun, sürekli olarak aynı gerçekle karşılaşırız; kademeli evrimle gelişen değil, aniden yeryüzünde oluşan gruplar görürüz.12</div>
</blockquote>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Yani fosil kayıtlarında, tüm canlı türleri, aralarında hiçbir geçiş formu olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya çıkmaktadırlar. Bu, Darwin'in öngörülerinin tam aksidir. Dahası, bu canlı türlerinin yaratıldıklarını gösteren çok güçlü bir delildir. Çünkü bir canlı türünün, kendisinden evrimleştiği hiçbir atası olmadan, bir anda ve kusursuz olarak ortaya çıkmasının tek açıklaması, o türün yaratılmış olmasıdır. Bu gerçek, ünlü evrimci biyolog Douglas Futuyma tarafından da kabul edilir:</div>
<blockquote style="background-color: white; border-left-color: rgb(222, 222, 222); border-left-style: solid; border-left-width: 10px; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 0.923em; font-style: italic; line-height: 1.615em; margin: 1.615em 1em; padding: 0px 2em; text-align: justify;">
<div style="margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px;">
Yaratılış ve evrim, yaşayan canlıların kökeni hakkında yapılabilecek yegane iki açıklamadır. Canlılar dünya üzerinde ya tamamen mükemmel ve eksiksiz bir biçimde ortaya çıkmışlardır ya da böyle olmamıştır. Eğer böyle olmadıysa, bir değişim süreci sayesinde kendilerinden önce var olan bazı canlı türlerinden evrimleşerek meydana gelmiş olmalıdırlar. Ama eğer eksiksiz ve mükemmel bir biçimde ortaya çıkmışlarsa, o halde sonsuz güç sahibi bir akıl tarafından yaratılmış olmaları gerekir.13</div>
</blockquote>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Fosiller ise, canlıların yeryüzünde eksiksiz ve mükemmel bir biçimde ortaya çıktıklarını göstermektedir. Yani "türlerin kökeni", Darwin'in sandığının aksine, evrim değil yaratılıştır.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-57647827975826939122014-05-20T05:59:00.003-07:002014-05-20T05:59:31.981-07:00Fosil Kayıtları: Ara Formlardan Eser Yok<h2 id="title9" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
Fosil Kayıtları: Ara Formlardan Eser Yok</h2>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrim teorisinin iddia ettiği senaryonun yaşanmamış olduğunun en açık göstergesi ise fosil kayıtlarıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrim teorisinin bilim dışı iddiasına göre bütün canlılar birbirlerinden türemişlerdir. Önceden var olan bir canlı türü, zamanla bir diğerine dönüşmüş ve bütün türler bu şekilde ortaya çıkmışlardır. Teoriye göre bu dönüşüm yüz milyonlarca yıl süren uzun bir zaman dilimini kapsamış ve kademe kademe ilerlemiştir.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bu durumda, iddia edilen uzun dönüşüm süreci içinde sayısız "ara türler"in oluşmuş ve yaşamış olmaları gerekir.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Örneğin geçmişte, balık özelliklerini taşımalarına rağmen, bir yandan da bazı sürüngen özellikleri kazanmış olan yarı balık-yarı sürüngen canlılar yaşamış olmalıdır. Ya da sürüngen özelliklerini taşırken, bir yandan da bazı kuş özellikleri kazanmış sürüngen-kuşlar ortaya çıkmış olmalıdır. Bunlar, bir geçiş sürecinde oldukları için de, sakat, eksik, kusurlu canlılar olmalıdır. Evrimciler geçmişte yaşamış olduklarına inandıkları bu hayali varlıklara "ara-geçiş formu" adını verirler.</div>
<table align="center" border="0" cellpadding="0" style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; text-align: justify; width: 633px;"><tbody>
<tr><td style="margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: top;"><div class="polaroid rotate-2 " style="-webkit-box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; -webkit-transition: all 0.2s ease-out; border-bottom-left-radius: 3px; border-bottom-right-radius: 3px; border-top-left-radius: 3px; border-top-right-radius: 3px; border: 1px solid rgb(190, 193, 198); box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; color: black; display: table; float: right; font-family: '00839Regular', 'Times New Roman', Times, serif; font-size: 17px; line-height: 21px; margin: 10px 15px; overflow-x: hidden; padding: 10px 10px 30px; text-shadow: none !important; transition: all 0.2s ease-out; width: 600px;">
<img alt="Ginkgola fosili" height="320" src="http://harunyahya.com/image/only_love_can_defeat_terrorism/fossil_ginkgo_leaf.jpg" style="border: 0px;" width="600" /><br /><span class="font_resimalti" style="font-family: 'Segoe UI', 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif !important; font-size: 11px; line-height: 17px;">Bitkilerin evrimi iddiasını doğrulayan tek bir fosil örneği dahi yokken, evrim geçirmediklerini ispatlayan yüz binlerce fosil vardır. Bu fosillerden biri de resimde görülen 54 – 37 milyon yıllık ginkgo yaprağı fosilidir. Milyonlarca yıldır değişmeyen ginkgolar, evrimin büyük bir aldatmaca olduğunu göstermektedir.</span></div>
</td></tr>
</tbody></table>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Eğer gerçekten bu tür canlılar geçmişte yaşamışlarsa bunların sayılarının ve çeşitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olması gerekir. Ve bu garip canlıların kalıntılarına mutlaka fosil kayıtlarında rastlanması gerekir. Darwin,<em> Türlerin Kökeni</em>'nde bunu şöyle açıklamıştır:</div>
<blockquote style="background-color: white; border-left-color: rgb(222, 222, 222); border-left-style: solid; border-left-width: 10px; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 0.923em; font-style: italic; line-height: 1.615em; margin: 1.615em 1em; padding: 0px 2em; text-align: justify;">
<div style="margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px;">
Eğer teorim doğruysa, türleri birbirine bağlayan sayısız ara-geçiş çeşitleri mutlaka yaşamış olmalıdır... Bunların yaşamış olduklarının kanıtları da sadece fosil kalıntıları arasında bulunabilir.10</div>
</blockquote>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Ancak bu satırları yazan Darwin, bu ara formların fosillerinin bir türlü bulunamadığının da farkındaydı. Bunun teorisi için büyük bir açmaz oluşturduğunu görüyordu. Bu yüzden, <em>Türlerin Kökeni</em> kitabının "Teorinin Zorlukları" (Difficulties on Theory) adlı bölümünde şöyle yazmıştı:</div>
<blockquote style="background-color: white; border-left-color: rgb(222, 222, 222); border-left-style: solid; border-left-width: 10px; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 0.923em; font-style: italic; line-height: 1.615em; margin: 1.615em 1em; padding: 0px 2em; text-align: justify;">
<div style="margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px;">
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, <strong>neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? </strong><strong>Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz... Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil?</strong> Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır.</div>
</blockquote>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-91082308313603821432014-05-20T05:58:00.006-07:002014-05-20T05:58:52.452-07:00Neo-Darwinizm ve Mutasyonlar<h2 id="title8" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
Neo-Darwinizm ve Mutasyonlar</h2>
<div class="polaroid rotate-2 " style="-webkit-box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; -webkit-transition: all 0.2s ease-out; background-color: white; border-bottom-left-radius: 3px; border-bottom-right-radius: 3px; border-top-left-radius: 3px; border-top-right-radius: 3px; border: 1px solid rgb(190, 193, 198); box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; display: table; float: right; font-family: '00839Regular', 'Times New Roman', Times, serif; font-size: 17px; line-height: 21px; margin: 10px 15px; overflow-x: hidden; padding: 10px 10px 30px; text-align: justify; text-shadow: none !important; transition: all 0.2s ease-out; width: 250px;">
<img alt="Rastgele mutasyonlar insanlara ve diğer tüm canlılara her zaman zarar verirler. " height="255" src="http://harunyahya.com/image/only_love_can_defeat_terrorism/mutation.jpg" style="border: 0px;" width="250" /><br /><span class="font_resimalti" style="font-family: 'Segoe UI', 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif !important; font-size: 11px; line-height: 17px;">Rastgele mutasyonlar insanlara ve diğer tüm canlılara her zaman zarar verirler. Evrimciler yıllardır sinekler üzerinde mutasyon denemeleri yaparak, faydalı mutasyon örneği oluşturmaya çalışmışlardır. Ancak bu çabalarının sonucu sadece sakat ve hastalıklı sinekler olmuştur.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Darwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için 1930'ların sonlarında, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha yaygın ismiyle neo-Darwinizm'i ortaya attılar. Neo-Darwinizm, doğal seleksiyonun yanına "faydalı değişiklik sebebi" olarak mutasyonları, yani canlıların genlerinde radyasyon gibi dış etkiler ya da kopyalama hataları sonucunda oluşan bozulmaları ekledi.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bugün de hala bilimsel olarak geçersiz olduğunu bilmelerine rağmen, Darwinistlerin savunduğu model neo-Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyonlarca canlı türünün, bu canlıların, kulak, göz, akciğer, kanat gibi sayısız kompleks organlarının "mutasyonlara", yani genetik bozukluklara dayalı bir süreç sonucunda oluştuğunu iddia etmektedir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık bir bilimsel gerçek vardır: Mutasyonlar canlıları geliştirmezler, aksine her zaman için canlılara zarar verirler.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks bir düzene sahiptir. Bu molekül üzerinde oluşan herhangi bir tesadüfi etki ancak zarar verir. Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan bunu şöyle açıklar:</div>
<blockquote style="background-color: white; border-left-color: rgb(222, 222, 222); border-left-style: solid; border-left-width: 10px; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 0.923em; font-style: italic; line-height: 1.615em; margin: 1.615em 1em; padding: 0px 2em; text-align: justify;">
<div style="margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px;">
Mutasyonlar küçük, rasgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak meydana gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutasyonların evrimsel bir gelişme meydana getiremeyeceğini gösterir. Zaten yüksek derecede özelleşmiş bir organizmada meydana gelebilecek rastlantısal bir değişim, ya etkisiz olacaktır ya da zararlı. Bir kol saatinde meydana gelecek rasgele bir değişim kol saatini geliştirmeyecektir. Ona büyük ihtimalle zarar verecek veya en iyi ihtimalle etkisiz olacaktır. Bir deprem bir şehri geliştirmez, ona yıkım getirir.9</div>
</blockquote>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Nitekim bugüne kadar hiçbir yararlı, yani genetik bilgiyi geliştiren mutasyon örneği gözlemlenmedi. Tüm mutasyonların zararlı olduğu görüldü. Anlaşıldı ki, evrim teorisinin "evrim mekanizması" olarak gösterdiği mutasyonlar, gerçekte canlıları sadece tahrip eden, sakat bırakan genetik olaylardır. (İnsanlarda mutasyonun en sık görülen etkisi de kanserdir.) Elbette tahrip edici bir mekanizma "evrim mekanizması" olamaz. Doğal seleksiyon ise, Darwin'in de kabul ettiği gibi, "tek başına hiçbir şey yapamaz." Bu gerçek bizlere doğada hiçbir "evrim mekanizması" olmadığını göstermektedir. Evrim mekanizması olmadığına göre de, evrim denen hayali süreç yaşanmış olamaz.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-57248411414728786112014-05-20T05:58:00.003-07:002014-05-20T05:58:35.313-07:00Lamarck'ın Etkisi<h2 id="title7" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
Lamarck'ın Etkisi</h2>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Peki bu "faydalı değişiklikler" nasıl oluşabilirdi? Darwin, kendi döneminin ilkel bilim anlayışı içinde, bu soruyu Lamarck'a dayanarak cevaplamaya çalışmıştı. Darwin'den önce yaşamış olan Fransız biyolog Lamarck'a göre, canlılar yaşamları sırasında geçirdikleri fiziksel değişiklikleri sonraki nesle aktarıyorlar, nesilden nesile biriken bu özellikler sonucunda yeni türler ortaya çıkıyordu. Örneğin Lamarck'a göre zürafalar ceylanlardan türemişlerdi, yüksek ağaçların yapraklarını yemek için çabalarken nesilden nesile boyunları uzamıştı.</div>
<table align="center" border="0" cellpadding="0" style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; text-align: justify; width: 633px;"><tbody>
<tr><td style="margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: top;"><div class="polaroid rotate-2 " style="-webkit-box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; -webkit-transition: all 0.2s ease-out; border-bottom-left-radius: 3px; border-bottom-right-radius: 3px; border-top-left-radius: 3px; border-top-right-radius: 3px; border: 1px solid rgb(190, 193, 198); box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; color: black; display: table; float: right; font-family: '00839Regular', 'Times New Roman', Times, serif; font-size: 17px; line-height: 21px; margin: 10px 15px; overflow-x: hidden; padding: 10px 10px 30px; text-shadow: none !important; transition: all 0.2s ease-out; width: 600px;">
<img alt="Doğal Seleksiyonu doğrulayan tek bir delil dahi bulunmamaktadır. " height="224" src="http://harunyahya.com/image/only_love_can_defeat_terrorism/natural_selection.jpg" style="border: 0px;" width="600" /><br /><span class="font_resimalti" style="font-family: 'Segoe UI', 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif !important; font-size: 11px; line-height: 17px;">Doğal seleksiyona göre, güçlü olan ve yaşadığı çevreye uyum sağlayabilen canlılar hayatta kalır, diğerleri ise yok olurlar. Evrimciler ise doğal seleksiyonun canlıları evrimleştirdiğini, yeni türler meydana getirdiğini öne sürerler. Oysa doğal seleksiyonun böyle bir sonucu yoktur ve bu iddiayı doğrulayan tek bir delil dahi bulunmamaktadır.</span></div>
</td></tr>
</tbody></table>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Darwin de benzeri örnekler vermiş, örneğin <em>Türlerin Kökeni </em>adlı kitabında, yiyecek bulmak için suya giren bazı ayıların zamanla balinalara dönüştüğünü iddia etmişti.8</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Ama Mendel'in keşfettiği ve 20. yüzyılda gelişen genetik bilimiyle kesinleşen kalıtım kanunları, kazanılmış özelliklerin sonraki nesillere aktarılması efsanesini kesin olarak yıktı. Böylece doğal seleksiyon "tek başına" ve dolayısıyla tümüyle etkisiz bir mekanizma olarak kalmış oluyordu.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-40400164134440045672014-05-20T05:58:00.000-07:002014-05-20T05:58:07.465-07:00Evrimin Hayali Mekanizmaları<h2 id="title6" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
Evrimin Hayali Mekanizmaları</h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisvz7KOBFLQIPXW9qOGNnOWxRxq3hkd0-8y2jexDMTa4VbfboVpm7lB-6kubRt0tgyof2R7nwQxpszSXwrCU_j_ZvSr2Ft6FVhE9tRnNzViWAUrPTbtrDKONRmTkuyKwwlOvfwfygpHvE/s1600/kap2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEisvz7KOBFLQIPXW9qOGNnOWxRxq3hkd0-8y2jexDMTa4VbfboVpm7lB-6kubRt0tgyof2R7nwQxpszSXwrCU_j_ZvSr2Ft6FVhE9tRnNzViWAUrPTbtrDKONRmTkuyKwwlOvfwfygpHvE/s1600/kap2.jpg" height="275" width="400" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Darwin'in teorisini geçersiz kılan ikinci büyük nokta, teorinin "evrim mekanizmaları" olarak öne sürdüğü iki kavramın da gerçekte hiçbir evrimleştirici güce sahip olmadığının anlaşılmış olmasıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Darwin, ortaya attığı evrim iddiasını tamamen "doğal seleksiyon" mekanizmasına bağlamıştı. Bu mekanizmaya verdiği önem, kitabının isminden de açıkça anlaşılıyordu: <em>Türlerin Kökeni, Doğal Seleksiyon Yoluyla...</em></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Doğal seleksiyon, doğal seçme demektir. Doğadaki yaşam mücadelesi içinde, doğal şartlara uygun ve güçlü canlıların hayatta kalacağı düşüncesine dayanır. Örneğin yırtıcı hayvanlar tarafından tehdit edilen bir geyik sürüsünde, daha hızlı koşabilen geyikler hayatta kalacaktır. Böylece geyik sürüsü, hızlı ve güçlü bireylerden oluşacaktır. Ama elbette bu mekanizma, geyikleri evrimleştirmez, onları başka bir canlı türüne, örneğin atlara dönüştürmez. Dolayısıyla doğal seleksiyon mekanizması hiçbir evrimleştirici güce sahip değildir. Darwin de bu gerçeğin farkındaydı ve <em>Türlerin Kökeni </em>adlı kitabında <em>"Faydalı değişiklikler oluşmadığı sürece doğal seleksiyon hiçbir şey yapamaz"</em> demek zorunda kalmıştı.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-75404386722882979442014-05-20T05:57:00.000-07:002014-05-20T05:57:04.211-07:00Hayatın Kompleks Yapısı<h2 id="title5" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
Hayatın Kompleks Yapısı</h2>
<div class="polaroid rotate-2 " style="-webkit-box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; -webkit-transition: all 0.2s ease-out; background-color: white; border-bottom-left-radius: 3px; border-bottom-right-radius: 3px; border-top-left-radius: 3px; border-top-right-radius: 3px; border: 1px solid rgb(190, 193, 198); box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; display: table; float: right; font-family: '00839Regular', 'Times New Roman', Times, serif; font-size: 17px; line-height: 21px; margin: 10px 15px; overflow-x: hidden; padding: 10px 10px 30px; text-align: justify; text-shadow: none !important; transition: all 0.2s ease-out; width: 500px;">
<img alt="DNA" height="283" src="http://harunyahya.com/image/only_love_can_defeat_terrorism/dna.jpg" style="border: 0px;" width="500" /><br /><span class="font_resimalti" style="font-family: 'Segoe UI', 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif !important; font-size: 11px; line-height: 17px;">İnsan DNA'sı kağıda döküldüğünde, ortaya yaklaşık 900 ciltlik bir ansiklopedi çıkacağı hesaplanmaktadır. Böylesine olağanüstü bir bilgi, tesadüf kavramını kesin biçimde geçersiz kılmaktadır.</span></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrim teorisinin hayatın kökeni konusunda bu denli büyük bir açmaza girmesinin başlıca nedeni, en basit sanılan canlı yapıların bile olağanüstü derecede kompleks yapılara sahip olmasıdır. Canlı hücresi, insanoğlunun yaptığı bütün teknolojik ürünlerden daha komplekstir. Öyle ki bugün dünyanın en gelişmiş laboratuvarlarında bile cansız maddeler biraraya getirilerek canlı bir hücre üretilememektedir.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken şartlar, asla rastlantılarla açıklanamayacak kadar fazladır. Hücrenin en temel yapı taşı olan proteinlerin rastlantısal olarak sentezlenme ihtimali; 500 aminoasitlik ortalama bir protein için, 10<sup>950</sup>'de 1'dir. Ancak matematikte 10<sup>50</sup>'de 1'den küçük olasılıklar pratik olarak "imkansız" sayılır. Hücrenin çekirdeğinde yer alan ve genetik bilgiyi saklayan DNA molekülü ise, inanılmaz bir bilgi bankasıdır. İnsan DNA'sının içerdiği bilginin, eğer kağıda dökülmeye kalkılsa, 500'er sayfadan oluşan 900 ciltlik bir kütüphane oluşturacağı hesaplanmaktadır.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vardır: DNA, yalnız birtakım özelleşmiş proteinlerin (enzimlerin) yardımı ile eşlenebilir. Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgiler doğrultusunda gerçekleşir. Birbirine bağımlı olduklarından, eşlemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de aynı anda var olmaları gerekir. Bu ise, hayatın kendiliğinden oluştuğu senaryosunu çıkmaza sokmaktadır. San Diego California Üniversitesi'nden ünlü evrimci Prof. Leslie Orgel, <em>Scientific American</em> dergisinin Ekim 1994 tarihli sayısında bu gerçeği şöyle itiraf eder:</div>
<blockquote style="background-color: white; border-left-color: rgb(222, 222, 222); border-left-style: solid; border-left-width: 10px; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 0.923em; font-style: italic; line-height: 1.615em; margin: 1.615em 1em; padding: 0px 2em; text-align: justify;">
<div style="margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px;">
Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin (RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısal olarak oluşmaları aşırı derecede ihtimal dışıdır. Ama bunların birisi olmadan diğerini elde etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla insan, yaşamın kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadığı sonucuna varmak zorunda kalmaktadır.6</div>
</blockquote>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Kuşkusuz eğer hayatın kör tesadüfler neticesinde kendi kendine ortaya çıkması imkansız ise, bu durumda hayatın yaratıldığını kabul etmek gerekir. Bu gerçek, en temel amacı Yaratılış'ı reddetmek olan evrim teorisini açıkça geçersiz kılmaktadır. </div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-36220909583437586012014-05-20T05:55:00.001-07:002014-05-20T05:57:13.675-07:0020. Yüzyıldaki Sonuçsuz Çabalar<h2 id="title4" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
20. Yüzyıldaki Sonuçsuz Çabalar</h2>
<div class="polaroid rotate-2 " style="-webkit-box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; -webkit-transition: all 0.2s ease-out; background-color: white; border-bottom-left-radius: 3px; border-bottom-right-radius: 3px; border-top-left-radius: 3px; border-top-right-radius: 3px; border: 1px solid rgb(190, 193, 198); box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; display: table; float: left; font-family: '00839Regular', 'Times New Roman', Times, serif; font-size: 17px; line-height: 21px; margin: 10px 15px; overflow-x: hidden; padding: 10px 10px 30px; text-align: justify; text-shadow: none !important; transition: all 0.2s ease-out; width: 228px;">
<img alt="Alexander Oparin" src="http://harunyahya.com/image/only_love_can_defeat_terrorism/alexander_oparin.jpg" height="308" style="border: 0px;" width="228" /><br />
<span class="font_resimalti" style="font-family: 'Segoe UI', 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif !important; font-size: 11px; line-height: 17px;">Rus biyolog Alexander Oparin</span></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
20. yüzyılda hayatın kökeni konusunu ele alan ilk evrimci, ünlü Rus biyolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu yıllarda ortaya attığı birtakım tezlerle, canlı hücresinin tesadüfen meydana gelebileceğini ispat etmeye çalıştı. Ancak bu çalışmalar başarısızlıkla sonuçlanacak ve Oparin şu itirafı yapmak zorunda kalacaktı: <em>"Maalesef hücrenin kökeni, evrim teorisinin tümünü içine alan en karanlık noktayı oluşturmaktadır." </em>2 </div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Oparin'in yolunu izleyen evrimciler, hayatın kökeni konusunu çözüme kavuşturacak deneyler yapmaya çalıştılar. Bu deneylerin en ünlüsü, Amerikalı kimyacı Stanley Miller tarafından 1953 yılında düzenlendi. Miller, ilkel dünya atmosferinde olduğunu iddia ettiği gazları bir deney düzeneğinde birleştirerek ve bu karışıma enerji ekleyerek, proteinlerin yapısında kullanılan birkaç organik molekül (aminoasit) sentezledi.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
O yıllarda evrim adına önemli bir aşama gibi tanıtılan bu deneyin geçerli olmadığı ve deneyde kullanılan atmosferin gerçek dünya koşullarından çok farklı olduğu, ilerleyen yıllarda ortaya çıkacaktı.3</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kullandığı atmosfer ortamının gerçekçi olmadığını itiraf etti.4</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Hayatın kökeni sorununu açıklamak için 20. yüzyıl boyunca yürütülen tüm evrimci çabalar hep başarısızlıkla sonuçlandı. San Diego Scripps Enstitüsü'nden ünlü jeokimyacı Jeffrey Bada, evrimci <em>Earth </em>dergisinde 1998 yılında yayınlanan bir makalede bu gerçeği şöyle kabul eder:</div>
<blockquote style="background-color: white; border-left-color: rgb(222, 222, 222); border-left-style: solid; border-left-width: 10px; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 0.923em; font-style: italic; line-height: 1.615em; margin: 1.615em 1em; padding: 0px 2em; text-align: justify;">
<div style="margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px;">
Bugün, 20. yüzyılı geride bırakırken, hala, 20. yüzyıla girdiğimizde sahip olduğumuz en büyük çözülmemiş problemle karşı karşıyayız: Hayat yeryüzünde nasıl başladı? 5</div>
</blockquote>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-65295760382474957742014-05-20T05:54:00.001-07:002014-05-20T05:54:17.791-07:00Hayat Hayattan Gelir<h2 id="title3" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
"Hayat Hayattan Gelir"</h2>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Darwin, kitabında hayatın kökeni konusundan hiç söz etmemişti. Çünkü onun dönemindeki ilkel bilim anlayışı, canlıların çok basit bir yapıya sahip olduklarını varsayıyordu. Ortaçağ'dan beri inanılan "spontane jenerasyon" adlı teoriye göre, cansız maddelerin tesadüfen biraraya gelip, canlı bir varlık oluşturabileceklerine inanılıyordu. Bu dönemde böceklerin yemek artıklarından, farelerin de buğdaydan oluştuğu yaygın bir düşünceydi. Bunu ispatlamak için de ilginç deneyler yapılmıştı. Kirli bir paçavranın üzerine biraz buğday konmuş ve biraz beklendiğinde bu karışımdan farelerin oluşacağı sanılmıştı. Etlerin kurtlanması da hayatın cansız maddelerden türeyebildiğine bir delil sayılıyordu. Oysa daha sonra anlaşılacaktı ki, etlerin üzerindeki kurtlar kendiliklerinden oluşmuyorlar, sineklerin getirip bıraktıkları gözle görülmeyen larvalardan çıkıyorlardı.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Darwin'in <em>Türlerin Kökeni</em> adlı kitabını yazdığı dönemde ise, bakterilerin cansız maddeden oluşabildikleri inancı, bilim dünyasında yaygın bir kabul görüyordu. Oysa Darwin'in kitabının yayınlanmasından beş yıl sonra, ünlü Fransız biyolog Louis Pasteur, evrime temel oluşturan bu inancı kesin olarak çürüttü. Pasteur yaptığı uzun çalışma ve deneyler sonucunda vardığı sonucu şöyle özetlemişti: <em>"Cansız maddelerin hayat oluşturabileceği iddiası artık kesin olarak tarihe gömülmüştür."</em>1</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrim teorisinin savunucuları, Pasteur'ün bulgularına karşı uzun süre direndiler. Ancak gelişen bilim, canlı hücresinin karmaşık yapısını ortaya çıkardıkça, hayatın kendiliğinden oluşabileceği iddiasının geçersizliği daha da açık hale geldi.</div>
<table align="center" border="0" cellpadding="0" style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; text-align: justify; width: 633px;"><tbody>
<tr><td style="margin: 0px; padding: 0px; vertical-align: top;"><div class="polaroid rotate-2 " style="-webkit-box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; -webkit-transition: all 0.2s ease-out; border-bottom-left-radius: 3px; border-bottom-right-radius: 3px; border-top-left-radius: 3px; border-top-right-radius: 3px; border: 1px solid rgb(190, 193, 198); box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; color: black; display: table; float: right; font-family: '00839Regular', 'Times New Roman', Times, serif; font-size: 17px; line-height: 21px; margin: 10px 15px; overflow-x: hidden; padding: 10px 10px 30px; text-shadow: none !important; transition: all 0.2s ease-out; width: 600px;">
<img alt="Kambriyen" height="342" src="http://harunyahya.com/image/only_love_can_defeat_terrorism/cambrien.jpg" style="border: 0px;" width="600" /><br /><span class="font_resimalti" style="font-family: 'Segoe UI', 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif !important; font-size: 11px; line-height: 17px;">Kambriyen kayalıklarında bulunan fosiller, salyangozlar, trilobitler, süngerler, solucanlar, deniz anaları, deniz yıldızları, yüzücü kabuklular, deniz zambakları gibi kompleks omurgasız türlerine aittir. İlginç olan, birbirinden çok farklı olan bu türlerin hepsinin bir anda ortaya çıkmalarıdır. Bu yüzden jeolojik literatürde bu mucizevi olay, "Kambriyen Patlaması" olarak anılır.</span></div>
<div>
<span class="font_resimalti" style="font-family: 'Segoe UI', 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif !important; font-size: 11px; line-height: 17px;"><br /></span></div>
</td></tr>
</tbody></table>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-47772275191230150532014-05-20T05:53:00.001-07:002014-05-20T05:54:37.658-07:00Aşılamayan İlk Basamak: Hayatın Kökeni<h2 id="title2" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
Aşılamayan İlk Basamak: Hayatın Kökeni</h2>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPERKrgmbYgCsF4sBgAhEmF4uXkdbmLSUb3ng-QzjuPwQ5XLmiSbYwYmzsqbQy_Rg-s4g0V_WcZMyCG0nmH2vzFUc2eQXkWQf2SeHnejfR9Qbz-nMbSeL-Tdsl0GqIaJ9GqwI0NuZfTdY/s1600/primitive_atmosphere.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiPERKrgmbYgCsF4sBgAhEmF4uXkdbmLSUb3ng-QzjuPwQ5XLmiSbYwYmzsqbQy_Rg-s4g0V_WcZMyCG0nmH2vzFUc2eQXkWQf2SeHnejfR9Qbz-nMbSeL-Tdsl0GqIaJ9GqwI0NuZfTdY/s1600/primitive_atmosphere.jpg" height="298" width="400" /></a></div>
<div>
<br /></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrim teorisi, tüm canlı türlerinin, bundan yaklaşık 3.8 milyar yıl önce ilkel dünyada ortaya çıkan tek bir canlı hücreden geldiklerini iddia etmektedir. Tek bir hücrenin nasıl olup da milyonlarca kompleks canlı türünü oluşturduğu ve eğer gerçekten bu tür bir evrim gerçekleşmişse neden bunun izlerinin fosil kayıtlarında bulunamadığı, teorinin açıklayamadığı sorulardandır. Ancak tüm bunlardan önce, iddia edilen evrim sürecinin ilk basamağı üzerinde durmak gerekir. Sözü edilen o "ilk hücre" nasıl ortaya çıkmıştır?</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrim teorisi, Yaratılış'ı cahilce reddettiği için, o "ilk hücre"nin, hiçbir plan ve düzenleme olmadan, doğa kanunları içinde kör tesadüflerin ürünü olarak meydana geldiğini iddia eder. Yani teoriye göre, cansız madde tesadüfler sonucunda ortaya canlı bir hücre çıkarmış olmalıdır. Ancak bu, bilinen en temel biyoloji kanunlarına aykırı bir iddiadır. </div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-1048146420859336802014-05-20T05:48:00.001-07:002014-05-20T05:50:43.968-07:00Darwin'i Yıkan Zorluklar<h2 id="title1" style="background-color: white; border-top-color: rgb(222, 222, 222); border-top-style: solid; border-top-width: 3px; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 2em; font-weight: 100; letter-spacing: -1px; line-height: 1.4em; margin: 2em 0px 1em; padding: 10px 0px; text-align: justify;">
Darwin'i Yıkan Zorluklar</h2>
<div class="polaroid rotate-2 " style="-webkit-box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; -webkit-transition: all 0.2s ease-out; background-color: white; border-bottom-left-radius: 3px; border-bottom-right-radius: 3px; border-top-left-radius: 3px; border-top-right-radius: 3px; border: 1px solid rgb(190, 193, 198); box-shadow: rgba(0, 0, 0, 0.498039) 2px 2px 4px; display: table; float: right; font-family: '00839Regular', 'Times New Roman', Times, serif; font-size: 17px; line-height: 21px; margin: 10px 15px; overflow-x: hidden; padding: 10px 10px 30px; text-align: justify; text-shadow: none !important; transition: all 0.2s ease-out; width: 300px;">
<img alt="Charles Darwin" src="http://harunyahya.com/image/only_love_can_defeat_terrorism/charles_darwin.jpg" height="259" style="border: 0px;" width="300" /><br />
<span class="font_resimalti" style="font-family: 'Segoe UI', 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif !important; font-size: 11px; line-height: 17px;">Charles Darwin</span></div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan pagan bir öğreti olmakla birlikte, kapsamlı olarak 19. yüzyılda ortaya atıldı. Teoriyi bilim dünyasının gündemine sokan en önemli gelişme, Charles Darwin'in 1859 yılında yayınlanan <em>Türlerin Kökeni</em> adlı kitabıydı. Darwin bu kitapta dünya üzerindeki farklı canlı türlerini Allah'ın ayrı ayrı yarattığı gerçeğine kendince karşı çıkıyordu. Darwin'in yanılgılarına göre, tüm türler ortak bir atadan geliyorlardı ve zaman içinde küçük değişimlerle farklılaşmışlardı.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulguya dayanmıyordu; kendisinin de kabul ettiği gibi sadece bir "mantık yürütme" idi. Hatta Darwin'in kitabındaki "Teorinin Zorlukları" başlıklı uzun bölümde itiraf ettiği gibi, teori pek çok önemli soru karşısında açık veriyordu.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Darwin, teorisinin önündeki zorlukların gelişen bilim tarafından aşılacağını, yeni bilimsel bulguların teorisini güçlendireceğini umuyordu. Bunu kitabında sık sık belirtmişti. Ancak gelişen bilim, Darwin'in umutlarının tam aksine, teorinin temel iddialarını birer birer dayanaksız bırakmıştır.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Darwinizm'in bilim karşısındaki yenilgisi, üç temel başlıkta incelenebilir:</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
1) Teori, hayatın yeryüzünde ilk kez nasıl ortaya çıktığını asla açıklayamamaktadır.<br />
2) Teorinin öne sürdüğü "evrim mekanizmaları"nın, gerçekte evrimleştirici bir etkiye sahip olduğunu gösteren hiçbir bilimsel bulgu yoktur.<br />
3) Fosil kayıtları, evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine bir tablo ortaya koymaktadır.<br />
Bu bölümde, bu üç temel başlığı ana hatları ile inceleyeceğiz.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-4499540222684380363.post-48448048266535829142014-05-20T04:46:00.004-07:002014-05-20T04:47:06.031-07:00Evrim Yanılgısı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbK1vd3GJ_4nuiwYJ6gPdWdS6Q0i4UC5cPnfaD_7zGXfAuVWsokENnMqy6pNyRMMEOGXoGpoIMxGC-JUkCbfcYfUu_La8x447gmOkpFi6TfKoru4ONkZlIQzYpJRt2uKsRZIEuirr-bZ0/s1600/kjhgf.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgbK1vd3GJ_4nuiwYJ6gPdWdS6Q0i4UC5cPnfaD_7zGXfAuVWsokENnMqy6pNyRMMEOGXoGpoIMxGC-JUkCbfcYfUu_La8x447gmOkpFi6TfKoru4ONkZlIQzYpJRt2uKsRZIEuirr-bZ0/s1600/kjhgf.jpg" height="301" width="400" /></a></div>
<h1 id="title0" style="background-color: white; clear: both; color: #cc0000; font-family: Georgia, serif; font-size: 30px; letter-spacing: 1px; line-height: 1em; margin: 0px 0px 1em; padding: 15px 0px; text-align: center; text-shadow: black 1px 1px 1px, rgb(92, 84, 72) 2px 2px 4px;">
Evrim Yanılgısı</h1>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Darwinizm, yani evrim teorisi, Yaratılış gerçeğini reddetmek amacıyla ortaya atılmış, ancak başarılı olamamış bilim dışı bir safsatadan başka bir şey değildir. Canlılığın, cansız maddelerden tesadüfen oluştuğunu iddia eden bu teori, evrende ve canlılarda çok mucizevi bir düzen bulunduğunun bilim tarafından ispat edilmesiyle ve evrimin hiçbir zaman yaşanmadığını ortaya koyan 300 milyona yakın fosilin bulunmasıyla çürümüştür. Böylece Allah'ın tüm evreni ve canlıları yaratmış olduğu gerçeği, bilim tarafından da kanıtlanmıştır. Bugün evrim teorisini ayakta tutmak için dünya çapında yürütülen propaganda, sadece bilimsel gerçeklerin çarpıtılmasına, taraflı yorumlanmasına, bilim görüntüsü altında söylenen yalanlara ve yapılan sahtekarlıklara dayalıdır.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Ancak bu propaganda gerçeği gizleyememektedir. Evrim teorisinin bilim tarihindeki en büyük yanılgı olduğu, son 20-30 yıldır bilim dünyasında giderek daha yüksek sesle dile getirilmektedir. Özellikle 1980'lerden sonra yapılan araştırmalar, Darwinist iddiaların tamamen yanlış olduğunu ortaya koymuş ve bu gerçek pek çok bilim adamı tarafından dile getirilmiştir. Özellikle ABD'de, biyoloji, biyokimya, paleontoloji gibi farklı alanlardan gelen çok sayıda bilim adamı, Darwinizm'in geçersizliğini görmekte, canlıların kökenini Yaratılış gerçeğiyle açıklamaktadırlar.</div>
<div style="background-color: white; color: #121419; font-family: 'Trebuchet MS', Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 12.800000190734863px; line-height: 22.11359977722168px; margin-bottom: 1.462em; margin-top: 1.462em; padding: 0px; text-align: justify;">
Evrim teorisinin çöküşünü ve yaratılışın delillerini diğer pek çok çalışmamızda bütün bilimsel detaylarıyla ele aldık ve almaya devam ediyoruz. Ancak konuyu, taşıdığı büyük önem nedeniyle, burada da özetlemekte yarar vardır.</div>
Anonymoushttp://www.blogger.com/profile/15176384216311856677noreply@blogger.com0